meftun.

Corona Günlükleri - II

Cover Image for Corona Günlükleri - II

Corona süreci ile ilgili ilk yazımın üzerinden neredeyse tam olarak 1 sene geçmiş durumda. Bu süreçte neler yaşadığımız ile ilgili konuşmadan önce, son 3 gündür Covid nedeni ile evde istirahat etmekte olduğumu belirtmem gerek. Oldukça yorgunum ama düne göre daha iyiyim, toparlıyorum sanırım.

Son bir sene sanırım hepimiz için zor geçti. 2020 sonlarında "normalleşme" sürecinin en önemli adımı olarak aşılar gündeme geldi öncelikle, şimdi de aşının çok da bilinçli olmadığını düşündüğüm bir süreç ile devletler tarafından bir baskı unsuru olarak kullanıldığı bir döneme tanıklık ediyoruz.

Sıram gelmiş olmasına rağmen halen aşı olmadım, olmak konusunda da halen net karar vermiş değilim doğrusu. Aslında aşı randevusunu aldıktan sonra bu konu ile ilgili beni rahatsız eden birşeyler olduğuna kanaat getirip konuyu biraz daha araştırma arzusu ile randevumu iptal ettim. Yaptığım araştırmalar ürkütücü bilgilerle karşılaştırdı beni, kimi çok temelli gelmese de örneğin mRNA teknolojisini bulan kişinin yaptığı gibi bilimsel dayanağı da olan bir çok konuşma da dinledim. Açıkçası ne aşı karşıtıyım ne de komplo teorilerini savunuyorum, sadece basit bir gerçekten dolayı aşıların halen güvenilir olmadığı kanaatindeyim, o da normalde bir aşının onaylanma sürecinin 10-15 sene sürüyor olması. Dolayısı ile bugün hiçkimse aşının bundan 1-5-10 sene sonra ne gibi yan etkileri olacağını bilmiyor.

Bana ilginç gelen şey, bir olasılık dahi olsa, insanların sağlığını tehlikeye atma ihtimali bulunan bir çözümün insanlara dayatılabiliyor olması. Ve bu konuda ne dayatmayı yapan devletlerin, ne de aşıları bizzat üreten ilaç firmalarının hiçbir hukuki sorumluluğu yok. Bugünlerde aşı pasaportları, aşı olmama nedeni ile işten çıkarılmalar gibi haberleri duymaya başladık. Ve insanlık tarih boyunca binlerce kez örneği görüldüğü üzere bir kere daha bir kesimi ötekileştirmek ve dışlamak için yeni bir sebep bulmuş oldu.

Açıkçası aşı süreci ile ilgili beni tedirgin eden durum, bu sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmüyor olması. Aşının yan etkilerinin, bundan etkilenen insanların durumunun ve çekincelerinden dolayı aşı olmak istemeyen insanların seslerinin duyulması konusunda devletlerin ve ana akım medyanın üç maymunları oynaması. Yüzbinlerce insanın yaptıkları aşı karşıtı yürüyüşlerin haber olmaması, ne kadar güvenilir olduklarını bilemesem de sosyal medya üzerinden gerçek insanların yakınlarının yaşadıkları aşı kaynaklı yan etkilere yönelik çok ciddi paylaşımlarının hiç dikkate alınmaması ve araştırılmaması; devletlerin bu konuyu kimseye fazla sorgulama imkanı vermeden oldu bittiye getirme arzusunun bir göstergesi. Ve açıkçası bu şaşırtıcı bir durum da değil. Zira genel anlamda devletler açısından bireyin bir kıymet-i harbiyesi yok, ekonominin var, rakamların var, istatistiklerin var, enflasyonun var, büyüme oranlarının var. Bunun sonucu olarak da sözüm ona "genelin refahı" için yine bir kesim görmezden geliniyor.

Bu sürecin çok daha şeffaf ve bilinçli bir şekilde yönetilebileceğini düşünüyorum, ancak devletlerin bu umursamaz tavrının arkasında bir ölçüde de son bir sene içerisinde insanları saçma sapan kurallar ve yaptırımlar ile tabiri caizse maymuna çevirmelerinin getirdiği güç sarhoşluğunun da etkisi olduğunu düşünüyorum. Bu sarhoşluk, yaşandığı milletlerin yapısına göre genelde ya diktatörlük ya da devrim ile sonuçlanıyor, ancak sözüona demokrasi görünümlü bir çok ülkede de diktatörlük anlayışının genel anlamda yükseliş trendinde olduğunu söyleyebiliriz sanıyorum.

İlk yazımda bahsettiğim, bu sürecin insanlık olarak yaptığımız yanlışları fark ettirmesi adına bana ümit verdiği minvalindeki yaklaşımı açıkçası şu anda biraz çocuksu buluyorum. Ne yazık ki yüzbinlerce yılda bu hale gelmiş ve halen aynı bilinçaltı yapısını taşıyan insanlığın bir sene içerisinde yaptığı yanlışları fark edip bunlardan vazgeçmesi pek de mümkün görünmüyor. Ama bireysel anlamda yine de ezber bozan bir süreç yaşadığımız için bize bunun pozitif yansımaları olduğunu düşünüyorum. Örneğin bir çok insan için evden çalışmak bir norm haline geldi ve insanlar bunun avantajlarını değerlendirmeye başladı, daha fazla insan kendi içine dönme, hayattaki seçimlerini sorgulama fırsatı buldu, genel olarak da herkes konfor alanının dışına çıkmak zorunda kaldı ve bu alanın aldatıcılığını ve geçiciliğini fark etme fırsatı buldu.

Önümüzdeki günler ne getirir bilemiyoruz tabii ki. Ancak gelecek çok aydınlık görünmese de biz yine de çözümün parçası olmayı, akl-ı selimi temsil etmeyi tercih edebiliriz.

Sevgi ile...