meftun.

Ne kadar özgürüz ?

Cover Image for Ne kadar özgürüz ?

Dün nefret etmeme rağmen, sadece çocukların yalnızca kitaplarda gördüğü hayvanları tanıyabilmesi adına yakınlarım ile birlikte hayvanat bahçesini ziyaret ettik.

Hayvanları ve doğayı tutku derecesinde seven birisi olarak, hepimizin temelde aynı kaynaktan, aynı kökten, aynı maddeden, aynı yıldızın tozlarından türemiş varlıklar olduğunun bilinci ile tüm canlıların eşit derecede var olma ve kendi fıtratlarının gereğince yaşama hakkı olduğuna inandığım için hayvanat bahçelerinden nefret ediyorum.

Havada özgürce süzülmesi gereken, her sene başka ülkelerde, dünyanın bir ucundan bir ucuna gezmesi gereken kuşları kafeslerde tıkılmış gördüğümde insanlığımdan soğuyorum.

Nehrin hakimi, o devasa cüssesi ve koca ağzı ile timsahlara kafa tutan su aygırını cüssesinin 3-4 katı kadar bir hücreye kapatılmış, yerde hareketsiz yatarken gördüğümde insanlar olarak nasıl olup da bir başka canlıya bunu yapma cüretini kendimizde bulabildiğimiz konusunda kendimi sorguluyorum.

Ormanın hakimi aslanın önüne atılmış etlere ve selfie çubukları ile kendisini kareye sığdırmaya çalışan tiplere boş gözlerle bakarken onu ormanda avını kovalarken, yavrularını korurken, bir başka aslan ile dövüşürken hayal ediyorum, acaba burada doğmuş ve büyümüş bir aslan olarak o da bunların özlemini duyabiliyor mudur halen, diye düşünüyorum.

Hayvanat bahçesini gezmek benim için, tümü suçsuz yere hapse atılmış masum insanların bulunduğu bir hapishaneyi gezmekten farksız. Hem bu durumdan, hem de o ortamdan keyif alan insanları sorgulamanın yoruculuğundan, hızlı hareket edip daha fazla daralmadan çıkıyoruz.

Aslında buradan kendi hayatlarımız ile ilgili de bir yorumda bulunuyorum; biz hayatı o canlılardan farklı yaşayabiliyor muyuz acaba ?

Hayatının hiç bir döneminde gerçekten özgür olamamış, toplumun kendisinden beklediği çizginin dışına çıkamamış, okul, iş hayatı, kariyer kaygısı, zorunluluklar, aidiyetler, sahiplikler temelinin dışında gerçekten ne yapmak istediğini hiç sorgulamamış, hep birşeylere sahip olma hevesi ile para kazanmanın peşinde koşan, kendini aidiyetleri ve sahiplikleri ile ifade etmeye çalışan insanın o kafese tıkılmış canlılardan temelde bir farkı olmadığını düşünüyorum.

Gerçek kimliğimizi bulmak, hayatta ne yapmak istediğimizi sorgulamak, gerçek potansiyelimizi, sınırlarımızı keşfetmek, herkesin yapma cesaretini gösteremediği, daha da acısı iş hayatı başta olmak üzere hayatın koşuşturması ve bize dayattıkları içerisinde bunu hiç sorgulama gereği bile duymadığı bir durum.

"Ben kimim", "neredeyim", "nerede ve neden olmak istiyorum" sorularını hayatının sonuna kadar gerçek anlamda kendine soramamış ve yanıtını verememiş insanların sayısının hiç de azımsanmayacak kadar çok olduğunu bilmek gerçekten üzücü.

Bu sorular ve yanıtları ile uyum içerisinde bir hayatımızın olması temennisi ile.